Üstün mü Dişli mi?
İşin rengi belli oldu. Karşımızda bir meydan savaşı var.
Taraflardan kim `Üstün` gelecek, kim daha `Dişli` çıkacak, yakında hep birlikte görürüz.
Artık hesaplaşmanın Ankara’ya taşındığı 45 milyonluk ihaleden söz ediyorum.
Bu ihale baştan sona şaibelidir. Yürürlükteki ilgili yasalara tamamen aykırıdır.
Belediye Meclisi inşallah aldığı bu kararın altında kalmaz.
Neden bu kadar iddialı ve net konuşuyorum; söyleyeyim.
Önce Belediye Meclisi kararından başlayayım.
Belediyenin nasıl borçlanacağı 5393 sayılı kanunun 68. maddesinde açıkça belirtilmiştir.
Yasa maddesi diyor ki: “Belediye ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip oldukları şirketler, en son kesinleşmiş bütçe gelirlerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden değerleme oranıyla artırılan miktarının yılı içinde toplam yüzde onu-nu geçmeyen iç borçlanmayı belediye meclisinin kararı; yüzde onu-nu geçen iç borçlanma için ise meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve İçişleri Bakanlığının onayı ile yapabilir.”
Ak Partili Turan İmamoğlu Ka-sım meclisinde bu yasayı bir öğretmen titizliği ve sadeliğiyle meclis üyelerine tane tane anlattı. Ama herkes bildiğini okudu!
Başkan`a verilen borçlanma yetkisinde miktar, 68. Maddenin belirlediği yüzde 10 sınırını kat be kat aşıyor. Bu durumda salt çoğunluk ve İçişleri bakanlığı onayı gerekir ki, karara dayanarak ihale yapılabilsin.
Açıkça yazıyorum; meclis üyeleri bu kararlarıyla suç işlemiştir.
Nitekim üç haftayı aşkın süredir belediyede ihaleyi soruşturan Bakanlık Kontrolörü, meclis üyelerine tebligat çıkarıp Belediye Başkanı`na hukuka aykırı borçlanma yetkisi verdiklerini hatırlatarak savunma istemiştir.
Gelelim bu ihalenin afet kapsamında değerlendirilmesi konusuna...
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu`nun 21/b maddesi, belediyelere önceden öngörülemeyen afet durumlarında pazarlık usulü ile ihale yapma yetkisi veriyor.
Borçlanmaya ve ihaleye dayanak yapılan olay 28-30 Eylül tarihlerinde meydana gelen yağmur suyu taşkınlarıdır.
Bu taşkınların afetle zerre kadar ilgisi yoktur. Afet diye kim rapor tuttuysa suç işlemiştir.
Bu taşkınlar önceden öngörülebilen olaylardandır ve bu taşkınların sorumlusu gelmiş geçmiş belediye yönetimleridir.
Neden mi?
Çünkü yağmur suyu taşkınları, belediyenin ihmali ve hizmet adı altında hesapsız kitapsız yapılan yol, kaldırım yapımları; dereleri borular içine alma, daracık kanallara alıp üstlerini kapatma gibi aymazlıkların eseridir.
Neyin afeti Allah aşkına, neyin afeti?
Isparta Senirkent`teki gibi toprak kayması oldu da bir mahallemizde oturan insanları çamur mu yuttu?
Deprem oldu da yüzlerce ev mi yıkıldı?
Yangın oldu da bir mahalle oturulmaz hale mi geldi?
Neyin afeti kardeşim? Kaç insan öldü, kaç hayvan telef oldu?
Bunları siz benim külahıma anlatın, külahıma!
Ortada yasaları, yönetmelikleri zorlayan; gerçekleri siyasal güçle büken ve belediyeyi borçlandıran adrese teslim bir soygun var!
Dere ve kanal ıslahları DSİ’nin işi. İşte Sapanca dere ıslahı için DSİ’yle protokol imzaladı geçen gün.
Caddeyse Büyükşehir’in işi.
İşin üzücü yanı, böylesine aleni bir hukuksuzluğa, meclis üyelerinin ilçeye hizmet benzeri bahanelerle yol vermiş olmalarıdır.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken muhalefet ne yapıyor?
Deyim yerindeyse yan gelmiş yatıyor!
CHP, ihaleye iptal davası açmak için iki aydır Bilgi Edinme Yasası gereği verdiği dilekçeye Karasu Belediyesi`nden yanıt bekliyor.
Önce yanıt vermeyeceğini CHP yöneticilerine söylemekten çekinmeyen Belediye Başkanı, soruşturma açılır açılmaz “Dosya müfettişin elinde, o nedenle yazamı-yoruz” yazısı mı göndermiş?
CHP İl Yönetimi, müfettişin soruşturmayı bitirip dosyayı iade etmesini beklesin.
Afet kılıfına sokulan ihalede iki firmaya 12 milyon lira avans ödemesi yapılmış bile. Bundan sonra ihaleyi iptal ettirsen ne olacak ki!
Bir konu daha var. Başkan Yardımcılığı kadrosuna atanarak İhale Komisyonu Başkanlığı`na getirilen muhterem zat, 2011`de CHP İzmir birinci bölgeden milletvekili aday adayı.
Bitmedi; 2014`te yine CHP`den Gaziemir belediye başkan aday adayı.
Aynı muhteremin basına verdiği demeçlerde, adaylık için CHP`li Ayvalık Belediye Başkan Yardımcılığı`ndan istifa ettiği şeklindeki haberi Gaziemir Haber sitesinde öylece duruyor. Ayvalık Belediyesi`ni aradım “Böyle bir isimde başkan yardımcımız hiç olmadı” yanıtı aldım.
Unutmadan; Karasu Belediyesi`nin bulunmaz Hint kumaşı olarak bulup getirdiği CHP aday adayı`nın “Fethullah Gülen`le adımın anılmasından onur duyarım” şeklindeki demeci de süslüyor Ege gazetelerini.
CHP il ve ilçe yönetimlerinde tıs yok! Kimi kolluyorlar? Aday adaylarını mı, Belediye Başkanı`nı mı, CHP`yi mi, yoksa kendilerini mi?
MHP` için bir şey yazmak istemiyorum. Konuyu hatırlattığım İlçe Başkanı “Sen Karasu`ya futbol sahası yapılmasını istemiyor musun?” diye terslemişti.
Afet ihalesiyle futbol sahası; iyi fikir doğrusu!
İller Bankası Genel Müdürü`nün, Genel Müdür Yardımcısı`nın, Emine Erdoğan`ın ağabeyinin hep birlikte Karasu`ya neden geldiklerini de sormuyorum. Muhterem Başkanımız “İade-i ziyaret” demişse doğrudur!
Bir soruyla bitireyim.
Bu savaştan kim `Üstün` çıkar veya kim daha `Dişli`...
Müfettiş burada çalışsın, asıl savaş Ankara’da!