Demiryolunda lüpleme!

ARİFİYE-KARASU DEMİRYOLU HATTI ALTYAPI İHALESİNDE DÖNEN DOLAPLARI ÖĞRENMEK İSTEYENLER, O RAPORU DİKKATLE OKUMALI

Demiryolunda lüpleme!

Sözcü yazarı Necati Doğru 26 Şubat tarihli yazısına ‘Aşıda lüp!’ başlığını koymuş.

Alttaki ‘Tarihle Röportaj (Unutkanlığa ilaç)’ bölümünün başlığı da ‘Havada lüp!’

Necati Bey ‘lüpleme’nin izahını da yapmış.

Hani büyükçe bir şeyi birden bire ve kolayca yutarsınız ya… O anda boğazınızdan ‘lüp’ diye bir ses gelir; işte argo diliyle buna lüpleme deniliyor; bunu ‘emek vermeden ele geçirme’ diye de anlayabilirsiniz.

Sayın Doğru Çin’den gelen aşıların devletçe doğrudan alınmadığını ve bir şirketin aracılık yaparak milyon dolarları kolayından nasıl kasasına istiflediğini anlatıyor.

Benim anlatacağım da lüplemenin daniskası. Aşıda veya havada değil; demiryolunda…

Maşallah, bu memlekette emeksiz yemenin olmadığı yer yok...

Demiryolu hakkında, işin ihale edildiği 2011 yılından beri yazıp çiziyorum. Hem de bu işe teklif vermiş bazı büyük firma sahiplerinin anlatımlarına dayanarak.

Tam 10 yıl geçti, ortaya konulan usulsüzlük ve yolsuzluk iddiaların hiçbirine yalanlama veya tatmin edici bir tek açıklama gelmedi.

İşin doğrudan tarafı olan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan da çıt çıkmadı.

Bu sessizliğin nedenini Sayıştay’ın 2019 yılı raporu açıklandığında öğrendim.

Biz yıllarca, “73 km’lik altyapı işi 320 milyon liraya ihale edildi” deyip duruyorduk. Ardından da ekliyorduk: “Firma çeşitli bahanelerle işin bu fiyata bitmeyeceğini söyleyip inşaatı durdurdu. 320 milyon lira uçtu!”

Meğer işin aslı bu kadar değilmiş. Firma ve bakanlık asıl büyük lüplemeyi gizliyormuş!

Sayıştay raporundan öğrendik ki, firmaya ödenen para 320 milyon değil 505 milyon fazlası. Yani toplam 825 milyon lira.

Yapılan iş ise yine Sayıştay raporuna göre 20 km’lik kısmı bile değil!

Olay hem karmaşık hem sade...

Sıradan bir anlatıma insanlar, “Canım böyle şey mi olur” diye dudak bükebilir.

İhaleyi alan firma sahibinin Prof. Unvanlı hanımefendi eşinin, geçmişte iktidar partisi Elazığ milletvekili aday adayı olması da önemsenmeyebilir.

Bu hanımefendinin çevreci etkinliklerinin baş davetlilerin arasında yer almasının yanında bir çimento fabrikasının sahibi olmasına da burun kıvrılabilir.

Kimileri bu konunun artık kabak tadı verdiğini düşünüyor da olabilir. (Kimse işin peşini bırakacağımı sanmasın. İnadına yazacağım ki, unutulmasın!)

İnternet ortamındaki Sayıştay raporunu okuma zahmetine katlananlar, 825 milyon liranın hangi tezgâhlarla, hangi anlaşma görüntüsü altındaki oyunlarla, hukuk engellerinin firma lehine hangi kurnazlıklarla aşılabildiğini ve sonuçta devletin bu işten nasıl çırak çıkarıldığını kolayca öğrenebilir.

Bu raporu hangi basın, hangi muhalefet partisi, hangi sivil toplum kuruluşu okuyacak da kamuoyuna “Soyulmuşuz ey halkım” açıklaması yapacak?

Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra yerel basına verilen cılız demeçler kimseyi kurtarmaz. İnsana 10 yıldır neredeydin diye sorarlar.

Son yazılarımdan birinde değinmiştim.

Arifiye-Karasu demiryolunun bölgemiz sanayicisi için, ihracat ve ithalatı için ne kadar önemli olduğunu en iyi bilmesi gereken (ve tabi ki bilen) Sakarya ticaret ve sanayicilerinin çatı örgütü başkanı olmalı değil mi?

Sayın Başkanın konuyla ilgili 10 Mart 2020-NetGaste’de yayınlanan son demecinden bir paragraf sunayım, kararı siz verin:

“2 yıl önce faaliyete geçen Karasu Limanı’nın ardından demiryolunun da önümüzdeki yıl (2011’i kastediyor) tamamlanacak olması hem il ekonomisine büyük katma değer sağlayacak hem de ihracat rakamlarımızı olumlu etkileyecektir. Bu açıdan demiryolunun tamamlanacak olmasını heyecanla bekliyoruz.”

Bu demecin birinci yıl dönümüne yaklaşıyoruz. Sayın Başkan’dan olmayan demiryolu için eskisini revize edecek yeni bir açıklama beklemek hakkımız olmalı.

Cihan Ersöz

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER