Her şey serbest, denize girmek yasak!

 Osmanlı döneminin Maarif Nazırlarından Emrullah Efendi’nin tarihe kazınmış bir sözü var: “Şu mektepler olmasaydı, ben bu maarifi ne güzel idare ederdim!” diye.

   Sözde olmasa bile eylemde Emrullah Efendi’nin pabucunu dama atacak öyle uygulamalar var ki, insan hayretler içinde kalıyor.

   Bayramın üçüncü günü, (2 Ağustos Pazar) Karasu sahillerinde uygulanan ‘denize girme yasağı’ bunlardan biri. Pazartesi sabahı yapılan anonstan öğrendik; yasak ertesi güne sarkıtılmış.

   Gerekçe: “Deniz dalgalı ve tehlike arz ediyor!”

   Şimdi iki yıl geriye gidelim.

   2018 yılı Ağustos ayında yoğun bakımdaki bir hastamız nedeniyle ilçe dışındayız. Habercilik titizliği gereği kulağımız Karasu’da. Akşam haberleri izlerken bir anons:

   “Sakarya Karasu’da binlerce tatilci hastaneye akın etti. Denize giriş yasaklandı!” 

   Gazeteyi aradık. ‘Deniz suyuna zararlı bakteriler karışmış’ açıklaması yapıldığını öğrendik.

   Bakterinin kaynağı neresidir?

   Arıtılmış suyu Karadeniz’e saldığını bildiğimiz katı atık tesisinden olabilir mi?

Bu ve benzeri sorulara o günden beri karşılık bulamadık.

   Öğrenebildiğimiz tek şey, hastanedeki uzmanlara bu konuda susmaları için tehdit soslu sıkı bir tembihat yapıldığı bilgisi oldu.

   Küçük bir araştırma, Karasu’daki katı atık arıtma tesisinin kapasitesinin taş çatlasın 75 bin kişilik nüfusa yeterli olduğunu ortaya koyabilirdi.

   Kimse de durumu sorgulamadı ve olayın üstü örtüldü gitti.

   Yine de denize girişi yasaklamak için haklı bir gerekçeydi.

   Günümüze gelirsek…

   Deniz dalgalı ve tehlikeli diye suya girişe yasak koymak nasıl bir mantığın ürünü?

   Her gün yerel ve ulusal basına haber konusu olan cankurtaranlar ne iş yapar?

   Geçen hafta şu kadar kişiyi kurtardılar türü haberler masa başı uyduruk bilgilerden mi derleniyor?

   Giriş yasağı koymak yerine boyu geçecek şekilde açılmama uyarısı yapılması yapılabilirdi.

   Ama işin kolayı var tabi. Suya ayak sokmayı yasakla olsun bitsin!

   Alın size basına malzeme… Bir gün önce manşetler “Karasu sahilinde havlu koyacak yer yok” şeklinde, ertesi gün “Denize girmek yasaklandı!” biçiminde.

   Üstelik bu karar Kaymakamlık tarafından alınmış. Doğruysa yazık. Yanlışsa bu yazının kaleme alındığı saate kadar tek açıklama olurdu. Gerçekten inanılmaz bir durum!

ASIL TEHDİDE ÖRTÜ MÜ?

   Dünya covid-19 virüsünün pençesinde kıvranıyor. Gelişmiş-gelişmemiş ayrımı yapmayan virüs, mevsim farkı dinlemeden yayılmayı sürdürüyor.

   Bayramın birinci günü akşamı Karasu sahilinde bir tur attım. İğne atsan yere düşmez! Balık istifi bir durum...

   Sahilpark’ı dolduranların ve sahil boyu tur atanların yarısında maske yok. Maskesi olanlar da çenesine indirip aksesuar yapmış. Kimi maskesini koluna takmış ki daha bir afili olmuş!

   Plaj girişinde iki dondurmacı var. Müşteri kuyruğu kaldırımdan yola taşmış. Araçlar zor geçiyor.  Büyük-küçük, kadın-erkek birbirinin sırtında, tezgâhtan uzatılan dondurmayı kapma telaşında.

   Ne esnaftan, ne de polis-zabıta görevlilerinden uyarı yok. Zaten ortada görevli de yok! Karşı cenahtaki Turizm Danışma önünde birkaçı yorgunluktan olsa gerek sandalyelere çökmüş durumda.

   Gündüz vakti sahilin durumunu anlatmaya gerek yok. Gazetelerde, ekranlarda, sosyal medyada fotoğraf ve görüntüleri izliyoruz.

   Turizmin patladığı övgüleri birbiriyle yarış halinde.

   Sağlık Bakanı’nın feryadını duyan var mı?

   Karasu’da korona vakası anormal şekilde artıyor. Bilgisi olan veya bilgi sahibi olup da kamuoyuna bunları dürüstçe aktaran var mı?

   Sizlere sesleniyorum eyyy yetkili ve etkililer!

   Geçmişte beş yıl belediye başkanlığı yapmış Sayın Yeni Kaymakam, İlçe Belediye Başkanı ve kılık-kıyafeti dışında bu işlere pek özen göstermediği algısını yerleştirme gayretindeki Büyükşehir Belediye Başkanı…

   Sizlere soruyorum…

   Denize girmeyi yasaklamakla her şey halloldu mu?

   En iyisi ilçeye giriş-çıkışları yasaklayın da olsun bitsin!

YORUM EKLE