Öncelik acil demokrasi!

DEMOKRATİK TOPLUMLARDA, İSTER PARLAMENTER İSTER BAŞKANLIK SİSTEMİ HÂKİM OLSUN, GÜÇLER AYRILIĞI ÇERÇEVESİNDE YÜRÜTMENİN; YASAMA, YARGI VE KAMUOYU TARAFINDAN DENETİMİ ESASTIR.

Güzel ülkemizde demokrasiyi araç olarak görenler ve bu araca binip iktidar olanlar, devlet gücünü iktidar gücü olarak kullanıp demokrasiyi kendilerine göre daraltarak, kendi anlayışlarınca yeniden düzenlemeye çalışıyorlar. Demokrasi karşıtı anlayışın gideceği yer tabii ki otokrasi olacaktır.

Otokratik anlayış çerçevesinde, güçler ayrılığı, denetim mekanizmalarının kaldırılarak, anayasal kurumlar/kurullar işlevsizleştirilerek, “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” olarak isimlendirilen özde “tek adam hükümranlığı” kurulmaya çalışılır. Totaliter rejimlerin yönetim şekilleri üç aşağı beş yukarı birbirinin benzeridir. Anlayış ve uygulamalar birbiriyle örtüşür. Aslında getirilen sistem bir nevi “hesap vermeme anlayışının” yaşama geçirilmesidir.

Demokratik toplumlarda, ister parlamenter ister başkanlık sistemi hâkim olsun, güçler ayrılığı çerçevesinde yürütmenin; yasama, yargı ve kamuoyu tarafından denetimi esastır. Toplumun bilgilendirilmesi, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve kamu yararı önemlidir.

İKTİDARIN KORKULU RÜYASI

Gelinen noktada, yürütmenin siyasi denetimini yapacak yasama gücü parlamento devre dışı bırakılmış. Ardından yargının siyasallaşarak yürütme üzerindeki hukuki denetimi de ortadan kaldırılmıştır.

Kamuoyu denetimi çerçevesinde, en büyük işlev gören özgür, tarafsız, bağımsız haber yapması, toplumu doğru bilgilendirmesi, hizmetlerin kamu yararına yapılıp yapılmadığını izlemesi/gözlemesi gereken basın; iktidar kontrolünde/yanında yayın yaparken çok az sayıdaki yazılı/görsel basın da yasaklamalarla ve cezalarla susturulmaya çalışılır.

Sivil toplum olarak başta barolar olmak üzere meslek kuruluşları, sendikalar ve dernekler, demokrasinin gereği olarak yasal düzenlemelere katılım sağlama, mesleki tecrübelerini paylaşma, görüş bildirme konularında pek dikkate alınmayıp, toplum adına uygulamaları ve yanlışlıkları eleştirme durumunda ise kamu desteğinin ya da örgütsel işlevlerinin kısıtlanması gibi yöntemler ile baskılanmaya çalışılır.

İletişim çağının gelişimi çerçevesinde, dünyanın bir ucunda yaşananların sınır tanımayan bir yapıda hızlıca paylaşılması, özellikle basın üzerinde oluşturulan baskılar nedeniyle sosyal medya kullanımının 7’den 70’e yaygınlaşması iktidarların korkulu rüyası olmakta. Siyasi irade, sosyal medya bağlamında toplumsal muhalefetin yaygınlaşmasının önüne geçmek için bu alana da sansür yasası ile kısıtlamalar getirecektir.

KATILIM VE BİRLİKTELİK

Avrupa’da, 20. yüzyıl içerisinde ırkçı/dinci söylemlerin ardına düşüp seçimle iktidara getirdiği partilerin/kişilerin, dünya savaşına varan macerasıyla, milyonların kanlarıyla insanlık çok ağır bir bedel ödedi. Günümüz Asya ve Afrika coğrafyasında ise demokrasi ve onun güvencesi laikliği, şeytan olarak gören zihniyetin yönetimindeki toplumların, birbirlerini din/mezhep adına boğazlamaları doludizgin devam etmekte! Bu kaostan/çatışmadan kaçan kitlelerin ise kâfir/küffar olarak addettikleri Batı’ya ölümü göze alarak sığınmaya çalışmaları ibretle izlenmektedir.

Gelinen noktada, ülkemiz açısından toplumun demokratik mekanizmalarının yeniden yerli yerine oturtulup, işler hale dönüştürülerek daha da güçlü kılınması elzemdir. Tüm demokrasi yanlısı güçlerin katılımı ve birlikteliği önemlidir.

Onun için farklılıklar bir yana toplumsal adalet, huzur, barış ve kardeşlik güvencesi için öncelik acil demokrasi!

NOT: Karasulu Remzi Koçöz’ün bu yazısı 11 Ocak 2023 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Olaylar ve Görüşler başlığı altında yayınlanmıştır.

YORUM EKLE