Başlıktaki soru eki bence gereksiz!
Çünkü arazi yapıları incelendiğinde her iki yerleşmenin birbirinden farkı yok. İkisi de gevşek zeminli denize sıfır ova yerleşmesi.
İzmir’in Seferihisar ilçesiyle Bayraklı’yı vuran depremin merkez üssü Sisam Adası; İzmir’den feribotla bir buçuk saatlik yol.
1999’da meydana gelen ve Adapazarı’nı yıkan 7,4 şiddetindeki deprem Karasu’da da birçok evi yerle bir etmişti. Adapazarı-Karasu arası 50 km.
Bu kadar ön bilgi yeter deyip sadede geleyim…
Karasu son 30 yıldır zemini sağlam yamaçlardaki yerleşmeleri bırakıp tarım arazisi ovayı mesken tutmaya başladı. Bu tercihte, belediyelerin tarım arazilerini imara açmakta sakınca görmemesinin yanı sıra ikinci konut yapsatçılarının gem vurulamaz istekleri rol oynadı.
İlçenin arazi yapısı şöyle tarif edilebilir…
Elips ve iki ucu açık bir tepsi düşünün. Açık uçlar doğuda Küçükboğaz Gölü’nden başlayıp batıda Sakarya Nehri’ne kadar uzanıyor.
Güneydeki tepeler kuzeye doğru giderek alçalıp denize kadar inen 2,5 km eninde bir ova oluşturuyor. Bu ova kuzeye doğru hafif bir yükseltiyle yılların birikimi kum tepeleri ile birleşip denizle buluşuyor.
Yağışlı havalarda yağmur suları merkezdeki üç vadide toplanıp bu ovaya akıyor. 15x2,5 km’lik ovada gölleşen sular 1960 yıllarda DSİ tarafından açılan drenaj kanalıyla Sakarya nehrine ulaştırılıyor(du). Şimdi böyle olmuyor. Çünkü sonbahar ve kışın debisi yükselen nehir, bırakın ova suyunu tahliye etmeyi, kendi suyunu bile bu kanala basıyor.
Böylece bu alanın çoğu kış aylarında adeta göle dönüşüyor. Yaza doğru suların bir kısmı yeraltına süzülüyor veya kanal yardımıyla nehre akıyor.
Yaklaşık 40 hektarlık alan 1980’li yıllarda imar yapma yetkisi İller Bankası’ndan alınıp belediyelere devredildikten sonra, yapılaşma alanına çevrildi.
OSB’de orada, Küçük Saniye Sitesi orada, beton şantiyeleri, okullar, camiler, büyük marketler, petrol istasyonları ve binlerce konut orada…
O dönemde kat sınırı yok! Mantık şu: ‘Allah’ın gökyüzünü vatandaştan mı esirgeyeceğiz!?”
Zemin etüdü yok, denetim yok…
Al ruhsatı, vur kazmayı çık dilediğin kadar katı!
Ne zaman ki Karasu 17 Ağustos sabaha karşı 03.02’de yatağından o dehşetli sarsıntıyla uyandı, akıllar bir nebze olsun başa gelir gibi oldu ve kat sayısı üçle sınırlandırıldı.
Bu güne baktığımızda görünen manzara şu…
Kanal aynı kanal ve Sakarya’ya akıntısı sıfıra yakın…
Yazlık-kışlık sitelerin hatırı sayılır bir bölümü kış aylarında sular altında… Ovada inşaat furyası böyle devam ettiği sürece yakın bir gelecekte insanlar evlerine kayıklarla ulaşmak zorunda kalabilir. Çünkü dolgu yapa yapa suların birikeceği alan bırakmadık.
Temel kazıları daha birinci metresinde yeraltı suları ile buluşuyor. Vıcık vıcık zemine hala çok daireli siteler konduruluyor…
Bir gerekçemiz var… Her zemine inşaat yapılır. Yeter ki kurala uy!
Bence bu söylem zırvalamanın ta kendisi! Çünkü zemin iyileştirmenin maliyeti fiyatlara yansıyor. Pahalı konuta alıcı bulmak çok zor…
Şimdi soruyorum:
Fay hattına 50 km mesafedeki Karasu, bölgemizde beklenen muhtemel bir depremden nasıl etkilenir?
Sözün özü…
Karasu Bayraklı olmaya aday mı değil mi? Düşünelim karar verelim.
NOT: Çözüm önerileri ve bu konuda hazırlanmış projeleri bir sonraki yazımda dile getireceğim.
Önlerine katıyorum.Geçmişden ders alarak iş işden geçmeden önlemler alınmalıdr.